Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

can vermek

  • 1 can vermek

    а) умере́ть, испусти́ть дух
    б) стра́стно жела́ть / жа́ждать, домога́ться чего
    в) вдохновля́ть, воодушевля́ть; вдохну́ть жизнь

    Türkçe-rusça sözlük > can vermek

  • 2 can vermek

    v. perish

    Turkish-English dictionary > can vermek

  • 3 can vermek


    ыпсэ хэкIын

    Малый турецко-адыгский словарь > can vermek

  • 4 can vermek

    a) to die b) to animate

    İngilizce Sözlük Türkçe > can vermek

  • 5 can alıp can vermek

    быть на волоске́ от сме́рти, находи́ться ме́жду жи́знью и сме́ртью

    Türkçe-rusça sözlük > can alıp can vermek

  • 6 yeniden can vermek

    v. regenerate

    Turkish-English dictionary > yeniden can vermek

  • 7 can

    can Leben n; Seele f; (a als Zählwort); Gesundheit f; Lebenskraft f; adj Person feinfühlig; entgegenkommend; aufrichtig; besonders Kind lieb;
    can acısı heftige(r) Schmerz;
    can alacak nokta (oder yer) Kernpunkt m, des Pudels Kern;
    can alıcı ohrenbetäubend; vernichtend; fig heikel; wunde(r) Punkt;
    can almak (Todes)Opfer fordern;
    can atarcasına leidenschaftlich;
    -e can atmak sehnlichst wünschen (A oder zu …); sich flüchten (zu D);
    can baş üstüme … wird gern erledigt;
    can borcunu ödemek das Zeitliche segnen;
    can çekişmek mit dem Tode kämpfen; sich herumquälen;
    can damarı Lebensnerv m;
    can dostu Busenfreund m;
    can düşmanı Todfeind m;
    can havliyle aus Leibeskräften;
    can kaybı Verluste m/pl an Menschenleben;
    can sıkıntısı Langweile f; Ärgernis n, Verdruss m;
    can vermek umkommen; (-e) jemandem wieder Mut geben; wieder zum Leben erwecken A;
    … için can vermek sein Leben opfern für; lechzen nach;
    can yakmak peinigen; jemandem schaden; fam ins Geld laufen;
    cana yakın sympathisch; Lied rührend;
    canı ağzına gelmek wie gerädert sein; abgehärmt sein; einen Schreck bekommen;
    -i canı çekiyor er/sie hat Appetit (auf A);
    canı çıkmak den Geist aufgeben; fam krepieren; sich umbringen (-den vor D); Kleid sich abtragen, zerschleißen;
    canı pek Person zäh;
    -in canı sıkılmak sich langweilen; bedrückt sein; sich ärgern (-den über A);
    -in canı yanmak heftige Schmerzen haben; satt haben (-den jemanden);
    -in canına tak demek (oder etmek) jemandem unerträglich werden;
    canına yandığım(ın) fam verflixt; herrlich; Teufels-;
    canla başla mit Herz und Seele;
    canım mein(e) Liebe(r)!; mein Kind;
    yok canım aber nicht doch!?; wirklich!?; sieh mal an!;
    canım [dʒaː'nƗm] herrlich, wunderschön

    Türkçe-Almanca sözlük > can

  • 8 can

    can [dʒan] s
    1) ( hayat) Leben nt
    \can başına sıçramıştı ( fig) die Angst saß ihm im Nacken
    \can vermek ( ölmek) ums Leben kommen, sterben; ( canlanmasına yol açmak) zum Leben erwecken
    çalışmaktan \canı çıkmak ( fig) o ( fam) sich totarbeiten
    \can çıkmayınca [o çıkmadan] huy çıkmaz ( prov) die Katze lässt das Mausen nicht
    \can cümleden aziz ( prov) jeder ist sich selbst der Nächste
    Hasan \canımı acıttı Hasan hat mir wehgetan
    4) ( kişi) Seele f, Person f
    benimle beraber dört \canız mit mir zusammen sind wir vier Seelen [o Personen]
    5) ( gönül) Herz nt
    6) \can çekişmek mit dem Tod ringen

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > can

  • 9 can

    ко́локол (м)
    * * *
    1.
    1) душа́

    canın isteği kadar — ско́лько твое́й душе́ уго́дно

    2) жизнь, существова́ние

    can pahasına — цено́ю жи́зни

    can ve mal emniyeti — безопа́сность жи́зни и сохра́нность иму́щества

    3) жи́зненная си́ла, си́ла ду́ха

    sende hiç can yokmuş — в тебе́, ока́зывается, нет никако́й си́лы

    4) употр. как счётное слово душа́; челове́к

    sekiz can besliyor — он ко́рмит во́семь душ

    2.
    1) душе́вный, чу́ткий, отзы́вчивый

    ne kadar can adamdır! — како́й душе́вный челове́к!

    2) прия́тный, ми́лый

    ne can çocuk! — како́й ми́лый ребёнок!

    ••

    can çıkmayınca huy çıkmazпосл. горба́того моги́ла испра́вит

    can boğazdan gelirпогов. душа́ жива́ го́рлом (чтобы жить, надо есть)

    can maldan tatlıdırпогов. жизнь доро́же бога́тства

    - canını acıtmak
    - canı ağzına gelmek
    - can alacak yer
    - can alıp can vermek
    - canını almak
    - can atmak
    - canını bağışlamak
    - can baş üstüne
    - can beslemek
    - canı boğaza gelmek
    - can borcunu ödemek
    - canı burnuna gelmek
    - canı canına sığmamak
    - canı cehenneme!
    - canı çekilmek
    - can çekişmek
    - canı çekmek
    - canı çıkmak
    - can dayanmamak
    - canına değmek
    - babanın canına değsin
    - canını dişine almak
    - canını dişine takmak
    - candan geçmek
    - canı gelip gitmek
    - canı içine sığmamak
    - canı istemek
    - canı isterse
    - canı kalmamak
    - canına kâr etmek
    - canına kıymak
    - can kulağı ile dinlemek
    - canına minnet
    - canına okumak
    - canı sağ olsun!
    - canı sıkılmak
    - canını sıkmak
    - canımı sokakta bulmadım
    - canına susamak
    - canına tak demek
    - canından usanmak bezmek
    - canından usanmak bıkmak
    - can vermek
    - canını vermek
    - canını yakmak
    - canı yanmak
    - canı yerine gelmek
    - canı yok mu?

    Türkçe-rusça sözlük > can

  • 10 can

    "1. soul. 2. life. 3. person, individual. 4. energy, zeal, vigor; vitality, strength. 5. dervish orders brother, friend; disciple. 6. dear, lovable. -ım 1. darling, honey, my dear. 2. my dear fellow; my dear lady (often used in reproach or objection). 3. precious, lovely. -ı acımak to feel pain. -ına acımamak to live without thinking of one´s own comfort. - acısı acute pain. -ını acıtmak /ın/ to cause (someone) acute pain. -ı ağzına gelmek to be frightened to death. - alacak nokta/yer the crucial point. - alıp can vermek to be in agony; to be in great distress. -ını almak /ın/ to kill. - arkadaşı close companion, intimate friend. - atmak /a/ to desire strongly, want badly. -ını bağışlamak /ın/ to spare (someone´s) life. - baş üstüne! I´ll do it gladly!/Gladly! -la başla çalışmak to put one´s heart into a job, work with determination and enthusiasm. - benim canım, çıksın elin canı. colloq. I´ll look out for number one. - beslemek to feed oneself well. -ından bezmek/bıkmak/usanmak to be tired of living. - boğazdan gelir/geçer. proverb One cannot live without food. - borcunu ödemek to die. -ı burnuna gelmek 1. to be overwhelmed with trouble. 2. to be fed up. -ı burnunda olmak to be worn out, be exhausted. - cana, baş başa everyone for himself. -a can katmak to delight greatly, increase one´s pleasure. -ı cehenneme! To hell with him! -ını cehenneme göndermek /ın/ colloq. to kill. -ım ciğerim my darling. - çabası the struggle to support oneself. -ı çekilmek to feel exhausted. - çekişmek to be dying in agony. -ı/gönlü çekmek /ı/ to long (for). -ını çıkarmak /ın/ 1. to wear out, tire. 2. to wear (something) out. -ı çıkasıca/çıksın! May the devil take him! -ı çıkmak 1. to die. 2. to get very tired. 3. to get worn out. - çıkmayınca/çıkmadıkça/çıkar huy çıkmaz. proverb People never change. - damarı vital point, most sensitive spot. - damarına basmak /ın/ to touch on the most sensitive spot of (someone, something). -ını (bir yere) dar atmak just barely to make it to (a safe place). - dayanmamak /a/ to be intolerable. -ına değmek /ın/ 1. to please greatly. 2. to cause joy to the spirit (of a deceased person). - derdine düşmek to struggle for one´s life. “-ım” dese “canın çıksın” diyor sanmak to hear “darling” and understand “damn you.” - direği sound post (of a violin). -ını dişine takmak to make a great effort, put one´s back into it, go all out, give it one´s all. - dostu dear friend. -ına düşkün (one) who takes good care of himself. - düşmanı mortal enemy. - evi 1. the upper part of the belly. 2. heart. 3. the vital spot. - evinden vurmak /ı/ to attack (a person) where he is most sensitive and vulnerable. -ına ezan okumak /ın/ slang to kill, destroy. - feda! Wonderful!/Superb! -dan geçmek to give up the ghost. -ına geçmek/ işlemek/kâr etmek /ın/ to touch (someone) to the quick. - gelmek /a/ to be refreshed, revive. -ı gelip gitmek to have fainting spells. -ı gitmek to worry about the safety and well-being of someone or something. - halatı naut. life line. - havliyle in a desperate attempt to save one´s life. -ımın içi my darling. -ının içine sokacağı gelmek /ı/ to feel a strong wave of love (for). -ı ile oynamak to do dangerous things. -ı istemek /ı/ to desire. -ın isterse. If you like./I don´t care. - kalmamak /da/ to have all the life drained out (of). -a kasıt law intent to murder. -ına kastetmek /ın/ to plot against (someone´s) life. - kaygısına düşmek to fight for one´s life. -ına kıymak 1. /ın/ to kill without pity. 2. to commit suicide. 3. to wear oneself out. - korkusu fear of death. - kulağı ile dinlemek to be all ears; /ı/ to listen intently (to). - kurban! colloq. How wonderful! -ını kurtarmak 1. to save one´s life. 2. /ın/ to save (someone´s) life. - kurtaran yok mu! Help!/Save me! -ına/-ıma minnet! colloq. What more could one want!/So much the better! -ına okumak /ın/ 1. to harass. 2. to destroy, ruin. - pahasına at the risk of one´s life, a

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > can

  • 11 vermek

    ",-ir 1. /ı, a/ to give (something) to. 2. /ı, a/ to hand (something) to. 3. /ı, a/ to bequeath or leave (something) to. 4. /ı, a/ to attribute (something) to (someone´s state of mind). 5. /ı, a/ to turn (something) toward (something). 6. /ı, a/ to give (a daughter) in marriage (to). 7. /ı, a/ to give (oneself) over to (doing something deleterious). 8. /ı, a/ to abandon (oneself) to, give (oneself) over to (a pursuit). 9. /ı, a/ to lean (something) against (something). 10. /ı/ to give birth to. 11. /ı/ to produce, yield. 12. /ı/ to hold (a party, banquet); to give (a concert). 13. When suffixed to another verb it can indicate rapid or sudden action: Şeniz orada temizlik yaparken o koca kütüphane tam üzerine yuvarlanıvermesin mi? Here´s an incredible piece of news: while Şeniz was busy cleaning, that huge set of bookshelves suddenly toppled right on top of her! 14. When suffixed to another verb it can indicate a polite request: Oğlum bana bir çay getiriver! Bring me a glass of tea, there´s a good lad! Ver elini.... So then I went to..../And then I´ll go to...: Ankara´ya gideceğim, orada üç gün kaldıktan sonra ver elini Kayseri! I´ll go to Ankara; then three days later I´ll head for Kayseri. Vermeyince Mabut, ne yapsın Mahmut? proverb If God doesn´t grant you prosperity and skill, what can you do? Verip (de) pişman olmaktan, vermeyip (de) düşman olmak yeğdir. proverb It is better to refuse to give someone something and make an enemy of him than to be generous and regret it later. verip veriştirmek /a/ to give (someone) a good dressing down, give (someone) down the country."

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > vermek

  • 12 جان دادن

    can vermek

    Farsça-Türkçe sözlük > جان دادن

  • 13 умирать

    can vermek,
    ölmek
    * * *
    несов.; сов. - умере́ть
    1) ölmek; can vermek, hayatını yitirmek

    умере́ть есте́ственной сме́ртью — eceliyle ölmek

    2) тк. несов. ölmek

    умира́ть от ску́ки — can sıkıntısından ölmek

    умира́ть со́ смеху — gülmekten kırılmak, katılırcasına gülmek

    умира́ть от любопы́тства — meraktan ölmek

    де́вушка умира́ет по тебе́ — kız sana ayılıp bayılıyor

    ••

    умира́ю пить хочу́ — разг. susuzluktan ölüyorum

    умира́ю уста́ла — разг. yorgunluktan ölüyorum

    Русско-турецкий словарь > умирать

  • 14 гибнуть

    ölmek,
    can vermek,
    yasanımı yitirmek; yıkılmak,
    batmak
    * * *
    несов.; сов. - поги́бнуть
    1) ölmek; can vermek; yaşamını yitirmek; hayatını kaybetmek; gitmek; kırılmak

    ги́бнуть от го́лода и боле́зней — açlıktan hastalıktan kırılmak

    он поги́б от пу́ли — kurşun ile öldü

    там уже поги́бло не́сколько альпини́стов — orada birkaç dağcı hayatını kaybetmişti

    они́ реши́ли поги́бнуть, но не сдава́ться — ölmek var, teslim yok demişlerdi

    ни за что поги́б па́рень! — güme gitti çocuk!

    2) в соч.

    посе́вы поги́бли от за́морозков — ekinler dondan yandı

    3) перен. yıkılmak; batmak; batıp gitmek

    Русско-турецкий словарь > гибнуть

  • 15 погибать

    несов.; сов. - поги́бнуть
    ölmek, can vermek, (ölüp) gitmek; kırılmak; mahvolmak

    поги́бнуть на войне́ — savaşta ölmek / şehit düşmek

    поги́бнуть в авиацио́нной катастро́фе — uçak kazasında ölmek / yaşamını yitirmek / can vermek

    во вре́мя падежа́ поги́бло мно́го ове́ц — kıranda çok koyun gitti

    Русско-турецкий словарь > погибать

  • 16 perish

    v. ölmek, can vermek, çürümek, bozulmak, yok olmak, donmak, kırağı çalmak
    * * *
    öl
    * * *
    ['periʃ]
    (to die, especially in war, accident etc: Many people perished in the earthquake.) ölmek, can vermek

    English-Turkish dictionary > perish

  • 17 expirer

    I
    v t
    souffler soluk vermek
    II
    v i
    1 bitmek

    Le délai expire dans deux jours. — Süre iki gün sonra bitiyor.

    2 littér ölmek, can vermek

    Il a expiré dans mes bras. — Kollaramda can verdi.

    Dictionnaire Français-Turc > expirer

  • 18 испускать

    несов.; сов. - испусти́ть

    испуска́ть арома́т — güzel bir koku yaymak / neşretmek

    испусти́ть вопль — acı bir çığlık atmak

    испусти́ть вои́нственный клич — bir savaş narası koyuvermek

    ••

    испусти́ть дух / после́дний вздох — son soluğunu vermek; can vermek

    Русско-турецкий словарь > испускать

  • 19 подбадривать

    несов.; сов. - подбодри́ть
    can vermek, gayret / cesaret vermek

    Русско-турецкий словарь > подбадривать

  • 20 regenerate

    adj. yenilenmiş, düzelmiş, tazelenmiş
    ————————
    v. yeniden can vermek, hayat vermek, canlandırmak, yeniden oluşmak, düzeltmek, rejenere etmek, yenilenmek
    * * *
    1. canlandır 2. yeniden üret

    English-Turkish dictionary > regenerate

См. также в других словарях:

  • can vermek — 1) ölmek Bir otel odasında tek başına can veren bir insan, herkeste ayrı bir hüzün yaratır. H. Taner 2) ruha güç vermek Bu sözleriniz bana can verdi. 3) canlanmasına yol açmak Bahar toprağa gene can verdi. F. R. Atay 4) bir şeyi çok istemek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • can alıp can vermek — ölüm sıkıntısı ve acısı içinde bunalmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • can — is., Far. cān 1) İnsan ve hayvanlarda yaşamayı sağlayan ve ölümle vücuttan ayrılan madde dışı varlık 2) Yaşama, hayat Bir kedi yavrusunu kurtarmak için ipe sarılıp kuyuya iner, canımı tehlikeye koyardım. R. N. Güntekin 3) Güç, dirilik Her şeyde… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • can yakmak — 1) zulmetmek, eziyet etmek 2) bir kimseyi büyük zarar ve ziyana sokmak 3) üzmek, acı vermek Ayrılık! Her vakit can yakar, ağlatır. A. Rasim …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • can sıkmak — 1) bıkkınlık vermek 2) huzur bozmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kurban vermek — can kaybına uğramak Arada bizim gibi birkaç kurban verilebilir. F. R. Atay …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • emek vermek — bir şeyin meydana gelmesi için özenle ve çok çalışmak Dirsek çürütüp emek verdiği kitapları, can vermeden can bulunamayacağını ona hiç söylememişti. S. Ayverdi …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • BEZL-İ CAN — Canını esirgemeden vermek …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • yoluna can (veya canını) vermek — birinin uğruna ölmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kellesinden olmak — can vermek, ölmek Kimi kellesinden olur padişah olayım derken, kimi de yaka paça oturtulur tahtına. T. Oflazoğlu …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ölmek — nsz, ür 1) Yaşamaz olmak, hayatı sona ermek, can vermek 2) Bitki, solmak Bu çiçekler dayanmaz, çabuk ölür. 3) mec. Bazı sebeplerle çok sıkıntı veya acı çekmek 4) mec. Değerini, geçerliğini, gücünü yitirmek, kullanılmamak Bu usul öldü artık.… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»